Merkez Bankası neden ticari bir banka olmamasına rağmen işçi dövizleri topluyor?
Batı Avrupa’dan İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ve gelişmiş ülkeler kuzeyde yoğun bir iş akışı haline geldikten sonra, bu süreç başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine Türkiye’den binlerce vatandaşa gitmeye başlamıştır.
1974’teki Kıbrıs Barış Harekâtı’nın darboğazlar yaratması ve Türkiye’ye uygulanan küresel petrol krizi ve yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın tasarruflarının önündeki darboğazın ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Bu amaçla 1976 yılında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası döviz mevduat hesapları açmak için kredi mektupları ile vatandaşlarımıza açılmaya başlanmıştır. 1994 yılında yaşanan ekonomik kriz sonrasında dış borçlanmada yaşanan sıkıntıların üstesinden gelmek için aynı yıl Süper Döviz Hesapları açılmaya başlanmıştır. Bu hesaplar, yurt dışı vatandaşlarımızın, faiz gelirleri, Merkez Bankası’na olan güven ve mevduat ve geri çekme için sağlanan imkanlar gibi nedenlerle ülke ekonomisine katkıda bulunmak isteyen yoğun ilgi ile karşılanmıştır. Döviz darboğazlarının üstesinden gelmek için öncelikle Döviz Mevduatı ve Döviz Hesapları kullanılmış, ancak takip eden dönemde rezerv birikimi için kullanılmıştır. 2001 yılından bu yana uygulanan dalgalı kur rejimi çerçevesinde bu hesapların birikim ayırmaya katkısı azalmış olmakla birlikte, Merkez Bankası’nın ulusal ekonomiye olan güvenini ve ekonomik istikrarın sürekliliğini sağlama yönündeki döviz rezervleri önemini yitirmemiştir. . Ancak uygulanan faiz oranlarının ekonomideki gelişmelere paralel olarak azalmasıyla birlikte havale hesaplarının hacmi azalmaya başlamıştır.