Anadolu’da Türk ve Türk şiirinin en büyük ustalarından sayılan Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Emirliği döneminde yaşamış ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Anadolu’ya dönüşüne kadar yaşayan bir şair ve dervişti.
Yaşam hakkında çok az bilgimiz var ve bu bilginin çoğu, mantıklı olan işlere ve belgelere bakarak yapılan tahminlerdir. Bildiklerimiz, Anadolu halkının Yunus Emre’nin ve şiirlerinin milli bellekte işlenmesi. Yunus Emre’nin şiir edebiyatı kapsamında, Allah’ın ve Peygamberin sevgisi, düşmanlık, insanlığın geçiciliği ve ölüm yerine, barış, dostluk ve kardeşlik yerine barış gibi konuları vurgulayan şiir edebiyatı kapsamında ele alınmaktadır. Moğol işgalinin yol açtığı kargaşa ve baskıda yaşayan şairin birçok şiiri, halk şarkıları ve ilahiler biçiminde alıntılanmıştır.
“Nushiyye” başlıklı Divan ve Risalet’in eserleri el yazması kopyalarıyla güne ulaştı. Yunus Emre, çağdaş Türk şiirinin ve modern Türk şiirinin uzak kökenleri arasında yer almıştır; zira, zamanın seçkin çevrelerinde ortaya çıkan şiir karşısında sıradan insanların gündelik konuşmasına yakın bir şiir almıştır. Aslında, ona Türk şiirinin kurucusu olarak bakması nadir değildir.
Yunus Emre, birçok kişi tarafından en önemli Türk şairlerinden biri olarak kabul edilir. Hayatının bir kısmı için Anadolu’nun bir Sufi dervişinden başka bir şey söylenemez. İnsanların özgürleştirici şiirine duydukları aşk, birçok köyün onun doğum yeri olduğunu iddia ettiği gerçeğini yansıtıyor ve birçokları onun mezarını tuttuğunu iddia ediyor. Muhtemelen Karaman bölgesinde yaşıyordu.
Onun şiiri derin bir kişisel mistisizm ve hümanizm ve Tanrı’ya olan sevgisini ifade eder.
Günümüzde Afganistan’dan hareket ettikten sonra aynı bölgeye yerleşen çağdaş bir Rumi idi. Rumi, temel olarak Farsça’nın edebi dilinde yazdığı, Sufilerin iyi eğitimli bir kentsel çevresi için öykü ve şarkı koleksiyonunu oluşturdu. Öte yandan Yunus Emre, kırsal kesimdeki yoksullar arasında gezdi ve öğretti, şarkılarını Türk halkının Türk dilinde şarkı söyledi.
İki büyük ruh arasındaki bir toplantıya bir hikaye anlatılır: Rumi, Yunus Emre’ye büyük işini Mathnawi hakkında ne düşündüğünü sordu. Yunus Emre, “Mükemmel, mükemmel! Ama bunu farklı şekilde yapardım” dedi. Rumi, nasıl olduğunu sordu. Yunus şöyle yanıtladı: “Yazıyordum, ‘Ben sonsuzdan geldim, kendimi ete batırdım ve Yunus adını aldım.'” Bu hikâye, Yunus Emre’nin kendisini çok sevdiren basit, doğrudan yaklaşımı mükemmel bir şekilde gösteriyor.