SUNUŞ
Bilgi sözcüğünün tüm kullanım alanlarını kapsayan bir tanımın verilemeyeceği gibi sanatla ilgili tanımlamalarda da benzer güçlüğün yaşandığı bir gerçektir. Bilgi kavramıyla uğraşan bilimsel disiplinler arasında bütün düşünce biçimlerini de kapsayacak kadar gelişen “bilgi sosyolojisi ve hermeneutik”; insan bilgisinin yapısını ve geçerliliğini inceleyen “bilim felsefesi” ya da “bilgi felsefesi” (epistemoloji-gnosiyoloji); genellikle psikoloji kapsamına giren ve küçük yaşlarda kavramların oluşumunu ve zihinsel yeteneklerin gelişmesini deneysel yöntemlerle inceleyen “genetik epistemoloji”nin yer alması; çağımızın tüm bilimsel ve teknik gelişmeleri ve bilhassa bilgisayar teknolojisinin ulaştığı boyut ve kullanım alanları artık yeni bir çağın, bilgi çağının başladığını açıkça ortaya koymaktadır.
Bu noktadan hareketle: “Uluslararası nitelikli “Sanat ve Bilgi” adıyla, internet ortamında sanat ve sanat eğitimi, sanat tarihi, estetik, sanat eleştirisi, arkeoloji ve sanat, sanat sosyolojisi, sanat antropolojisi, sanat psikolojisi, sanat ve müzecilik, sanat ve mitoloji, sanat ve inanç ve sanat ve çağdaş üretim ilişkisi gibi konularda özgün yazılara ve nitelikli çevirilere yer verecek olan bu yayınımız, çağın gereğini yerine getiren hem özel hem de genel bir sanatsal ve bilimsel açılıma öncülük etmeye çalışacaktır.
Sanat ve sanatla ilgili belirlediğimiz alanlardaki bilimsel çalışmaların, resmin somut gerçeklikle ilişkisi bağlamı dolayısıyla ağırlıklı olarak resim sanatına yönelik olması arzusunda olduğumuzu vurgulayarak, bu alanda tüm dünyada ve yurdumuzda çağımızın gereğini yerine getiren bilimsel ve sanatsal faaliyetlere büyük ihtiyaç duyulduğunu belirtmek isteriz. Bu noktada, Jean Baudrillard’ın şu saptaması son derece dikkat çekicidir: “Sanatın her yerde çoğaldığını görüyoruz. Sanat üzerine söylem ise daha da hızlı çoğalmaktadır ama sanatın ruhu yok oldu. Macera olarak sanat; yanılsama-yaratma gücüne sahip sanat; şeylerin daha üstün bir oyunun kuralına boyun eğdiği, gerçekliğe karşıt bir başka sahne kuran sanat; bir tuvalin üstündeki çizgi ve renkler gibi, varlıkların anlamlarını yitirip kendi varlık nedenlerini aşarak bir baştan çıkarma süreci içinde (kendi yok oluşlarının biçimi bile olsa) ideal biçimlerine ulaşabildikleri aşkın bir figür olarak sanat yok oldu. Kültür adıyla tanıdığımız estetik değerlerin düpedüz üretiminden -göstergelerin sonsuza değin hızla çoğalımından, geçmiş ve güncel biçimlerin yeniden kullanıma sokulmasından- sanatı ayıran simgesel uzlaşma niteliğiyle sanat yok oldu. Ne temel kural ne yargı ne de zevk ölçütü var artık. Günümüzün estetik alanında, kendi kurallarını tanıyacak Tanrı kalmadı; ya da başka bir metafor kullanırsak, estetik zevk ve yargıya ilişkin hassas terazi yok artık.” Gene, aynı yaklaşımlarından yararlanılarak, aşağıda sıraladığımız meselelerin tam anlamıyla zengin bir açılım kazanması gerekmektedir:
- Aynı kültür alanı içinde bir sürü sanatsal eğilimin yer almasının bunlara yönelik bir umursamazlığı doğuracağı.
- Estetik kodlardaki bir kopukluğun ve her tür estetik sözdiziminin silinişinin çağdaş sanat dünyasında bir tıkanmaya veya düzeysizliğe yol açacağı.
- Medyaların, bilgi-işlem ve video teknolojisinin sanatsal yaratıcılığı olumsuz etkilemesi.
- Görülecek hiç bir şeyin olmadığı, görüntü bolluğunun üretilmesi.
- Çağdaş sanatın, çirkinin çirkinini ve yozlaşmayı da yansıtması.
- Sanat pazarının, dizginsiz bir spekülasyon içine düşmesi.
- Günümüzdeki sanatın, güzelin ve çirkinin ötesinde; pazarın da iyinin ve kötünün dışında olması.
- Çeşitli yanlış ölçütlerin kullanımı yüzünden yapıtların yeterince değerlendirilememesi.
- Dünyanın anlamsızlığının estetik tarafından güzelleştirilmesi.
- Dünyanın estetikleşmesi, kozmopolit biçimde sahnelenmesi, görüntüye dönüştürülmesi ve göstergebilimsel olarak düzenlenmesi.
- Olumsuzlukların önüne geçilemezse: sanatın yakında yerini uçsuz bucaksız yapay bir müzeye ve zincirinden boşanmış reklâmcılığa bırakıp tamamen silinip gideceği.
Bu bağlamda; resim sanatının, uygar dünyadaki vazgeçilmez öneminin ve işlevinin; insanlık tarihinin en erken süreçlerinden itibaren kültür ve daha sonra da uygarlıkla ilişkisinin, yeni bilimsel ve sanatsal yaklaşımlarla vurgulanması, yaygınlaşan yanlış anlamaların ve kavram kargaşalarının önüne geçilmesi için bir zorunluluk halini almıştır. Böyle bir kanala yol açmayı hedefleyen “Sanat ve Bilgi Dergisi”, diğer sanat dallarına yönelik yazılara da dergi kurulunca belirlenen bir ağırlık çerçevesinde ana bütünü destekleyici nitelikleri göz önünde tutularak yer verecektir.
Sanat ve bilgi ilişkisi çerçevesinde; resim sanatının kültür ve uygarlık; teknoloji, ticaret ve iletişim dünyasıyla ilişkilerine; değerlendirilmesine, korunmasına; felsefeyle, mimarlıkla, edebiyatla, musikîyle, kısacası tüm güzel sanatlarla ilişkilerine; daha özel anlamda da; klâsik felsefe, klâsik arkeoloji, klâsik edebiyatla; mitoloji ve dinler tarihiyle, psikoloji, antropoloji, sosyoloji, yönetim ve politikayla bağlantısına; “modern”, “modernizm” ve “post-modernizm” kavramlarının çağımızın sözcüsü olacak bir resim sanatının yaratılması amacına yönelik olarak yeniden irdelenmesine ağırlık veren yazılar ve nitelikli çeviriler dergimizin ana misyonuna katkıda bulunmuş olacaktır. Aynı zamanda resim sanatının türevleri olan diğer sanat dallarına ve bahsi geçen bilimsel disiplinlerin sanatla ilişkilerine yönelik yazılar da ana bütüne katkı yapacak sağlam bir bilimselliğe sahip olmaları durumunda dergi kurulumuzun belirlediği oranlarda dergimizde yer bulacaktır.
Sanat eğitimi alanındaki çalışmaların öncelikli olarak resim sanatının yüksek okullardaki öğretimi, yöntemleri, sorunları ve çözüm önerileri konularına yönelmesi temel hedeflerimizin arasındadır. Ancak, sanat eğitimine ilişkin diğer yazı türleri de bu ana çerçeveyi tamamlayıcı bilimsel değerlere sahip oldukları takdirde dergimizde yer bulacaktır. Böylece dergimiz, aynı zamanda da sanat eğitiminin meslekî bir yayın organı niteliği kazanmış ve bu alandaki boşluğun doldurulmasına hizmet etmiş olacaktır.
Sanat eğitimi ve öğretimi alanının dünyadaki ve yurdumuzdaki sorunlarının çözümüne ışık tutacak bir niteliği de devamlı surette göz önünde bulundurmayı amaçlayan dergimiz, aynı zamanda da bu kulvarda faaliyet gösteren bilim adamları, sanatçılar, kuramcılar ve araştırmacılar arasındaki bağlantı eksikliğini gidermeye çalışmış olacaktır. Sanat eğitimi ve öğretiminin dünyadaki ve yurdumuzdaki açılım ve gelişimini tarihî ve güncel anlamda inceleyen bilimsel nitelikli yazılar da bu çatı altında hatırı sayılır bir yere sahip olacaktır.
Şimdiye kadar gözden kaçırılan önemli bir husus da: dergimizin adıyla da vurgulanan “sanat ve bilgi” ilişkisinin gerektiği gibi kurulamamış olmasının yol açtığı yıkıcı zararlardır. Bu bakımdan; sanat ve sanat eğitimi ve öğretimiyle ilişkilendirilmeleri elzem olan sanat antropolojisi, sanat sosyolojisi, sanat psikolojisi, sanat felsefesi (estetik), sanat tarihi ve arkeoloji, mitoloji ve dinler tarihi, müzeoloji, vs. gibi alanlarda uzman kişiler tarafından yazılacak bilimsel makalelerin önemli bir işleve sahip olacaklarının bir kez daha altını çizmek yararlı olacaktır.
Nesnel dünyayı öğrenme yöntemi olan bilim vazgeçilmez bir olgu olup, insanlık nasıl bilgi açlığı hissetmeden yaşamıyorsa; sanata da ihtiyaç duymadan yapamaz. Bilimin devasa boyutlara ulaştığı günümüzün bilgi çağında duygusal protestolarla ya da belirsiz yanıtlarla yetinmek imkânı kalmamıştır. İnsanlığın varlığını sürdürebilmesi için sanatın, sanatsal uğraşıların ve sanatla ilişkili bilimsel faaliyetlerin zorunluluğunun da şüpheye yer bırakmadan ifade edilmesi elzemdir. Dergimiz, insanlığın dününü, bugününü ve geleceğini “sanat ve bilgi” ilişkisi çerçevesinde sorgulayan ve çözümler sunmaya çalışan misyonuyla hayatî bir işlevsellikten yola çıkarak yayın hayatına başlamış bulunmaktadır. Bu vesileyle hayırlı dileklerimizi aktarırken; ilgi, eleştiri ve katkılarınızı esirgemeyeceğinizi umarız.