Adıyaman, Güneydoğu Anadolu bölgesinin tarihi zenginliği, mutfak kültürü ve mütevazi olanaklarıyla tanınan bir merkezdir. Adıyaman halkı geçimini genellikle tarım ve hayvancılıkla sağlar. Bölge tarıma uygun arazilere sahiptir. Ayrıca modern tarım yöntemlerinin yaygınlaşması Adıyamanlıların gelirini ikiye katlıyor.
Adıyaman hakkında bilmedikleriniz
Adıyaman, ülkemizin ve dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biridir.
M.Ö.’de yaşamış topluluklara ait birçok eser bulunmaktadır. ve daha sonra bölge. Adıyaman tarih boyunca Hititler, Persler, Makedonlar, Kommagene Krallığı, Romalılar, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Anadolu Selçukluları, Moğollar ve Memlükler tarafından fethedilmiştir.
Adıyaman Orta Çağ’da dönüşümlü olarak Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Anadolu Selçukluları ve Dulkadiroğulları tarafından yönetilmiştir.
Son olarak 1516 yılında Osmanlı İmparatorluğu döneminde Y. Sultan Selim tarafından alınmıştır.
Adıyaman, Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Malatya’nın ilçesi iken 1 Aralık 1954’te il statüsüne kavuşmuştur.
Kentin adının “Yedi Yamanlar” ve “Vadi-i Leman” (Güzel Vadi) kelimelerinin zaman içinde anlamlarının değişmesinden geldiği sanılmaktadır.
Adıyaman’da tarım ve hayvancılığın temel geçim kaynağı olduğundan bahsetmiştik. Bölgede giderek daha fazla bağcılık bilinen bir meslek olarak dikkat çekiyor. Adıyaman’da 25 farklı üzüm çeşidinden hasat yapılmaktadır.
Tütün, şeker pancarı, buğday, pamuk, arpa, pirinç, mercimek, biber, nohut, kayısı, incir, kavun, karpuz, antep fıstığı vb. birçok meyve, sebze ve tahıl ürünleri yetiştirilmektedir.
Hayvancılıkta genellikle kıl keçileri tercih edilmektedir. Koyun ve sığır sayısı kıl keçisine göre daha azdır.
Şu anda Adıyaman’ın sanayisi talebi karşılayacak kadar gelişmemiştir. Şehirde birkaç pamuk fabrikası, çimento fabrikası ve dokuma ve deri işleme için birçok atölye bulunmaktadır. Et ve süt ürünleri ile çalışan küçük firmalar da var.
Şehir yer altı kaynakları açısından çok zengin değil. Krom ve bakırın yanı sıra az miktarda ham petrol de geri kazanılmaktadır.
Kürt nüfusu Adıyaman nüfusunun yüzde 50’sini, Türkmenler (Türk, Aboş) – yüzde 40’ını ve Zaza – geri kalan yüzde 10’u oluşturuyor.
Adıyaman tarihin bilinen en eski yerleşim yerlerinden biridir. Adıyaman Palanlı mağarasında yapılan araştırmalar, kentin tarihinin M.Ö. geri. 40.000 yaşında olduğuna inanılıyor.
Yine Samsat-Şehremuz Tepe’deki tarihi buluntulardan biri de M.Ö. Paleolitik’ten MÖ 7000’e Neolitik’ten MÖ 5000’e Eneolitik’ten MÖ 3000’e ve B.K. Tunç Çağı dönemlerinin 3000 ile 1200 yılları arasında yaşandığı açıktır. Bu dönemde bölge Hititler ile Mitanniler arasında el değiştirmiş ve Hitit devletinin yıkılmasıyla (MÖ 1200) karanlık bir dönem başlamıştır. içinde. MÖ 1200’den itibaren Frig devletinin kuruluşu MÖ 750 arasındaki dönemde. yazılı kaynak bulunamadı. Yine de; Bölgenin bu dönemde Asur etkisi altına girmeye başlamasıyla birlikte Samsat’taki Asur mühürleri ve Kahta Eskitaş köyündeki Hitit hiyeroglif yazıtları, Anadolu’daki tarihsel akışın şehrimizde de devam ettiğini göstermektedir. Bu dönemde Adıyaman ve çevresinde Hitit devletinin yıkılmasıyla ortaya çıkan geç Hitit şehir devletlerinden biri olan Kummu Devleti hüküm sürmüştür.
içinde. Bölge 900 ile 700 yılları arasında Asur etkisi altında kalmasına rağmen Asurlular tam anlamıyla hakimiyet kuramadılar. 6. yüzyılın başlarından itibaren bölge Persler tarafından yönetilmiş, bölge satraplar (valiler) tarafından yönetilmiştir. içinde. MÖ 334’te Makedonya kralı Büyük İskender Anadolu’yu işgal edince Persler hakimiyetlerini yitirdiler ve M.Ö. 1. yüzyılda bölge Makedon Seleukos hanedanı tarafından yönetiliyordu. Bu hanedanın gücü zayıflayınca Kral I. Mitrides Kommagene Krallığı’nın bağımsızlığını Kallinikos’a ilan etti (MÖ 69).
Başkenti Samosota (Samsat) olan Kommagene Krallığı, milattan sonra egemenliğini sürdürmüştür. Bu durum 72 yılında bölgenin Roma İmparatorluğu’nun eline geçmesine ve Adıyaman’ın 6. lejyon olarak Roma İmparatorluğu’nun Suriye (Suriye) eyaletine bağlanmasına kadar devam etti. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun Batı Roma ve Doğu Roma İmparatorluklarına bölünmesiyle Adıyaman, Doğu Roma İmparatorluğu’na katıldı. Bölgeye İslami akınlar 643’te başlasa da Emeviler tarafından 670 yılına kadar İslami hakimiyet kurulamadı. 758’de II. Abbasilerin komutanlarından Mansur İbni Kaweneh’in hakimiyetine girdi. 926 yılına kadar Abbâsîlerin hâkimiyetinde kalan şehirde bu gün Hamdanîlerin hakimiyeti başlar. 958’de bölge tekrar Bizans’ın eline geçti.
1114-1181 yılları arasında bölgeye Türk akınları olmuştur. 1204-1298 yılları arasında Samsat ve çevresi Anadolu Selçukluları tarafından fethedilmiştir. Moğol saldırıları 1230 ve 1250’de meydana geldi. 1298 yılında bölge ve bölge Memlüklerin eline geçti. 1393’te bu sefer Adıyaman Timur tarafından yağmalandı.
Büyük istikrarsızlıkların yaşandığı Orta Çağ’da Adıyaman, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Anadolu Selçukluları ve Dulkadiroğulları arasında el değiştirmiş ve nihayet 1516’da Sultan Selim’in İran’a yaptığı Yavuz seferi sırasında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Osmanlı topraklarına katılan Adıyaman, başlangıçta merkezi Samsat olan Sancak ve Maraş Beylerbeyliği’ne bağlıyken, Tanzimat’tan sonra kaza olarak Malatya’ya bağlanmıştır.
Cumhuriyetin kuruluşundan 1954 yılına kadar Malatya’ya bağlı ilçe konumunda olan Adıyaman, 1 Aralık 1954 tarih ve 6418 sayılı Kanunla Malatya’dan ayrılarak eski idari yapısını koruyarak bağımsız bir il olmuştur.
İlin adının tarihi
Adıyaman isminin menşei hakkında çeşitli rivayetler bulunmaktadır.
İlk duruşmanın ardından; Bu, Perret şehrinde meydana geldiği söylenen bir olaydan kaynaklanmaktadır. FARRIN veya PERRE olarak bilinen bir şehirde, müşrik bir babanın yedi oğlu, babalarının uzakta olduğu bir gün, TANRI’nın (Hz. Pagan baba durumu öğrenince yedi oğlunu da öldürdü. Farrin’de (Perra = Pirin), babaları tarafından öldürülen yedi erkek kardeşin anısına bir manastır inşa edildi. Bu olaydan dolayı şehre Yedi Yaman adı verilmiştir. Yedi Yaman sonunda Adıyaman’a dönüşür.
İkinci duruşmanın ardından; Adıyaman il merkezinde yaptırılan ve Mansur Kalesi olarak bilinen kaleye halk Hisn-i Mansur adını vermiştir. Hısn-ı Mansur isminin menşei ile ilgili iki farklı rivayet vardır. Kaynaklarda VII. 16. yüzyılda buraya gelen Emevi komutanlarından Kays kabilesinin temsilcisi Mansur. İsmin Ka’wene ile bağlantılı olarak verildiği rivayet edilse de, başka bir rivayete göre bu isim Abbasi Halifesi Ebu Kafer El-Mansur’un adından gelmektedir. Bu şehrin adı zamanla halk arasında telaffuz değişikliği ile “HUSNÜ MANSUR” olarak değiştirilmiştir.
Üçüncü duruşmanın ardından; Adıyaman ilini doğudan, batıdan ve güneyden derin vadiler çevrelemiştir. Bu vadilerin yamaçları zengin meyve ağaçlarıyla kaplı olduğu için “güzel vadi” anlamına gelen “WADI-I LEMAN” (güzel vadi) kelimesinin okunuşu zamanla değişerek halk arasında “ADYAMAN” haline gelmiştir. ayrıca meyve ağaçları ile büyümüş. Ancak Hisn-i Mansur yani Hysnu Mansur 1926 yılına kadar resmi isim olarak kalmıştır. 1926 yılından itibaren Bakanlar Kurulu kararları ile şehrin adı ADiyaman olarak değiştirilmiştir.
Yeni Çağda Adıyaman
1515 yılında İran seferinden dönen Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim, Dulkadiroğulları Beyliği’ne son vererek Adıyaman ve çevresini ilhak etti. Bu, Adıyaman’da Osmanlı İmparatorluğu’nun başlangıcı oldu.
Adıyaman ve çevresi Osmanlı hakimiyetine girdikten sonra sınır olmaktan çıkmıştır. Neticede savaş, baskın ve istila korkusundan kurtulur, huzur ve sükunete kavuşur. Osmanlı yönetiminin Türk boylarını belli bölgelerde yaşamaya zorlayan iskân politikası nedeniyle Anadolu’nun diğer bölgelerinde olduğu gibi bu bölgede de zaman zaman isyanlar çıkmaktadır. Ancak bu ayaklanmalar bastırılır.
Orta Çağ’da Adıyaman
Adıyaman ve çevresi MS 395 yılından itibaren Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans İmparatorluğu) egemenliğine girdiği dönemlerden itibaren İslami hareketlere maruz kalmıştır.
Hertz. Ömer’in halifeliği döneminde (634-644) Adıyaman ve çevresi Müslüman Arapların eline geçti. Eba Ubeyde, Halid bin Velid, Said bin Ebi Vakkas, İyaz bin Ghanm gibi ünlü İslam generallerinin katıldığı savaşlar sonucunda bu bölge 638 yılında İslam topraklarına katılmıştır.
Adıyaman ve çevresi, geçici olarak Müslümanlarla Bizanslılar arasında sınır bölgesi ve çekişme konusu oldu. 670 yılında Emevi komutanlarından Mansur bin Kavena Adıyaman’ı fethetti. Adıyaman şehrinin ilk yerleşim yeri olan bölgede bulunan bugünkü Adıyaman Kalesi’ni bu komutanın yaptırdığı rivayet edilir.
KADIN. 758 yılında Abbasi halifesi Ebu Kafer Mansur tarafından Emevi egemenliğine son verildi. Böylece Adıyaman ve çevresine Abbasiler hakim oldu.
KADIN. 1066 yılında Selçuklu komutanlarından Gümüştekin, Adıyaman şehri (Hın-ı Mansur-u) ve çevresini fethetti; ancak iç tepki nedeniyle geri çekildi. 1082’de 1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Hıns-ı Mansur (Adıyaman şehri) yeniden fethedildi ve Abbasi hakimiyetine son verildi. Selçukluların hakimiyetinde olan Adıyaman ve çevresi, Haçlı Seferlerinin etkisi altına girmiş ve geçici olarak elden ele geçmiştir. Adıyaman ve çevresi 1114-1204 yılları arasında Eyyubi egemenliğine girmiştir. Anadolu Selçukluları 1298’de Moğolların eline geçmiş; iç karışıklıklar var. Bu durum 1339 yılına kadar sürdü. 1339 yılında Dulkadiroğulları Beyliği’nin kuruluşundan bir süre sonra Adıyaman ve çevresi Dulkadiroğulları Beyliği’nin egemenliğine girmiştir. Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt 1398’de bölgeyi fethetmesine rağmen Timur’un Doğu Anadolu’ya hakim olma tehlikesi nedeniyle oradan ayrıldı. Neticede Adıyaman ve çevresi yeniden Dulkadiroğulları’nın eline geçmiştir.
Antik çağda Adıyaman
Güneydoğu Anadolu’da Fırat ve Dicle nehirleri arasındaki havzada Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Siirt, Şırnak, Batman ve Mardin illerinde sulama ve elektrik üretim projesi hayata geçirildi. Kısa adı GAP olan Güneydoğu Anadolu projesi bu. Bu proje kapsamında su altı antik yerleşimlerinde arkeolojik araştırmalar yapıldı.
Güneydoğu Anadolu bölgesi coğrafi olarak güneyde Mezopotamya, doğuda İran, kuzeyde Doğu Anadolu ve Kafkaslar, batıda İç Anadolu bozkırları arasında kalan merkezi bir bölgedir. Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun yayla bölgeleri, bu bölgeler arasında binlerce yıl önce patlak veren kadim uygarlıkların kavşağı olması nedeniyle insanlık tarihi boyunca ender uygarlıklara tanıklık etmiştir (ERZEN, Afif: A History of the Eastern and Güneydoğu Anadolu Bölgesi Anadolu ve Urartular – Ankara 1984, s.7).
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesi tarih öncesi çağlarda yaşayan insanların ihtiyaçlarını karşılayacak tüm özelliklere sahipti. Su kaynakları, doğal kaya sığınakları, çayırlar ve ormanlar, av hayvanlarının bolluğu, eski çağlardan beri insanları bu bölgeye çekmiş olmalı. Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki bu olumlu nitelikler, avcılık ve toplayıcılık yaparak geçimini sağlayan insanlar için oldukça elverişli bir yaşam alanı oluşturmuştur. Bu ortam bölgede birçok uygarlığın doğmasına neden olmuştur.
Adıyaman bölgesindeki antik yerleşimler
Paleolitik yerleşimler
Paleolitik kültürü yaratan insanlar mağaralarda yaşadılar. Bu insanlar için avcılık, kültürel gelişimin erken bir aşamasında en önemli istasyonlardan biriydi. Bölgede bulunan çok sayıdaki yabani hayvan, insanların düşünce ve sosyal hayatını şekillendiren unsurlardan biri olmuştur. Adıyaman-Malatya karayolu üzerinde bulunan PALANLI KAYAALTI Sığınağı da bu Paleolitik yerleşim yerlerinden biridir.
Adıyaman Samsat Şehramuz tepesinde ve yakın yerleşim yerlerinde de Paleolitik kalıntılar bulunmaktadır. Bölgede Kung Qiraji Tepesi, Vizit Tepesi ve Kemshak Tepesi gibi yerleşim yerleri de bulunuyor.
Adıyaman bölgesinde, Atatürk Barajı’nın göller bölgesinde yer alan Samsat (Samosata Höyüğü), Neolitik, Kalkolitik ve Eski Tunç Çağı’nı yansıtan en ünlü yerleşim yerlerinden biridir. Aynı zamanda Kommagene krallığının başkentiydi. Aynı şekilde Tille Höyük de bölgedeki bir diğer önemli tepedir.
Adıyaman bölgesi, Helenistik ve Roma dönemlerine ait eserleriyle tanınmaktadır. Bu kalıntıların en önemlileri 2150 m yüksekliğindeki Nemrut Dağı’nda, antik Kahta köyü yakınlarında bulunmaktadır. Toros Dağları ile Fırat arasında kalan bölgeye Hellenistik ve Roma döneminde Kommagene adı verilmiştir.
Kommagene M.Ö. 1. yüzyılın başında Seleukos soyunu sona erdiren iç savaşlar sırasında I. Mithridates Callinicus tarafından bağımsız bir krallık olarak kurulmuştur. Antik kentin kuruluşunu anlatan yazıtlar, modern Kakhta nehrinin bulunduğu yerde antik Kakhta köyünün yakınında bulunan ve antik çağda Nymphaeum olarak adlandırılan Arsameya şehrinde bulundu. Bu şehrin 3 km güneybatısında, Kahta Çayı’nın bir kolu olan Sendere Çayı’nın üzerindeki güzel köprü, sütunlarındaki Latince yazıta göre Roma döneminde Kommagene’nin dört şehri tarafından yapılmıştır.
Anti-Toros Dağları’nın devamı niteliğindeki 2150 m rakımlı Nemrut Dağı’nın zirvesinde, bugün herkes tarafından bilinen Geç Hellenistik döneme ait tapınak mezar anıtı, en değerli kültür anıtlarından biri olarak kabul ediliyor. . dünyadaki varlıklar. Bu anıt ve çevresi 1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış ve 1988 yılında Türk hükümeti tarafından milli park ilan edilmiştir.
Roma dönemine ait eserler arasında kaya mezarları da bulunmaktadır. Adıyaman’ın Kahta ilçesine bağlı Eskitoz (Ankos) köyünün doğusunda Fırat Vadisi’ndeki bir yamaçta kireçtaşı kayalara oyulmuş çok sayıda mezar bulunmuştur. Ancak Atatürk Barajı’nın suları altında kalmıştır.
Adıyaman ve Gaziantep yöresi başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesinde kurulan ilk devlet Kommagene Krallığı’dır (MÖ 69 – MS 72). Bölgedeki Selevkos hakimiyetini İran’da Part hakimiyeti (MÖ 240-85) takip etmiştir. Partlar sınırlarını Fırat’a kadar genişlettiler ve Diyarbakır’ı aldılar.
Ancak MS 226’ya kadar tutmayı başarmıştır. (OKTAY Akşit, Roma İmparatorluğu Tarihi, İstanbul, 1985).